Demokritos (MÖ 460 – 370) kimdir, neler söylüyordu, neleri buldu? Bu makalede Demokritos’a yakından bakıyoruz… Cambridge Üniversitesi’nin Cavedish Laboratuarı, atom bileşenlerinin ilk keşfedildiği yer. Modern atom teorisi 1800’lerden bu yana geliştirilmeye devam ediyor.

Günümüzde atomu oluşturan parçacıkların net bir tablosuna sahip olmakla birlikte, olağanüstü derecede hızlandırılmış protonları kafa kafaya çarpıştırdığımız parçacık hızlandırıcılarda onların birçok sırrını da keşfetmeyi başardık. Tarihe yayılmış bu atılımda, “atom” kavramını kullanan ilk filozofun da çok büyük katkıları var.

DEMOKRITOS KİMDİR?
Matematik, felsefe, antropoloji, artistik perspektif, biyoloji, tıp, kozmoloji, fizik ve yaşam bilimleri alanlarına hâkim, çağının bir hayli ötesinde düşünebilmiş büyük bir bilim insanı… Adı, Demokritos; Sokrates öncesi filozoflardan. Thales ve Pisagor’un izinden yürüdü, bir süre boyunca yaşadığı Mısır’ın matematikçilerinden etkilendi, Babil ve Hindistan ilmini de atlamadı. Doğduğu yere geri dönene dek dünyanın önemli bir kısmını dolaştı, ilgisini çeken her şeyi yerinde öğrendi.

MÖ. 5. yüzyılda atomun varlığı hakkında kuramsal fikirler üretiliyordu. Maddenin atomlardan oluştuğuna dair ikna edici görüşler mevcuttu fakat bunlar, gerçekliği tartışmaya açık fikirlerdi. Carl Sagan, Kozmos belgeselinde şöyle diyor Demokritos için; “Tüm antik zaman bilim insanları içinde, bize en uzaktan seslenen oydu.”

Zamanı aşan fikirlerinden bir tanesi de gezegenlerle ilgiliydi. Evrende, doğan ve ölen başka dünyalar da olduğunu düşündü. Bazılarının yaşamca zengin, bazılarınınsa kuru ve çorak olduğunu söylüyordu. Samanyolu’nun ölmüş yıldızların ışıklarıyla parıldadığını akıl eden ilk insan oydu.

‘İNSANOĞLU KÜÇÜK BİR EVREN MODELİDİR’
Gökler ve yeryüzü arasındaki bağlantıyı da gördü; “İnsanoğlu küçük bir evren modelidir” diyordu. Onun gözünde; insan, doğa, Dünya ve evren bütünlük içinde işleyen bir meta-dünyaydı ve bu karmaşık yapının küçük, bölünemez parçalardan oluştuğunu kavramıştı. Bunlara atom adını verdi.

Demokritos, tüm maddelerin, atomların hassas birleşimlerinden oluştuğunu görüp, bir elmayı kesecek olsanız, atomlar arası bir boşluk açmış olacağınızı söylerdi. Bıçağın girebileceği böyle bir boşluk olmasaydı, bölünemez maddenin karşılaşacağı için elmanın kesilmesi mümkün olamazdı. Diğer bir deyişle; bugün artık çok iyi bildiğimiz, atomların büyük bölümünü oluşturan boşlukları tanımladı. Dahası, atomların canlı olmadıklarını ama ilk öz olabileceklerini, sayılamayacak kadar fazla olduklarını, yok edilemeyeceklerini ve sonsuza dek var olacaklarını da söyledi. Bu atomlar farklı şekillerde bir araya gelecek olurlarsa farklı maddeleri ortaya çıkarıyorlardı.

Bugün atomu daha farklı tanımlıyor olsak da temelde aynı şeyden bahsediyor olmamız bile Demokritos’un o zamana göre olağanüstü sağlamlık ve doğruluğa sahip bir yargıda bulunduğunu gösteriyor. Öyle ki 19. yüzyıla dek, evreni oluşturan bölünemez öze dair daha iyi bir teori ortaya konmadı. Hatta 20. yüzyılın ilk yıllarında atomun varlığına kuşkuyla bakan bilim insanları bile mevcuttu.

2300 YIL SONRA EINSTEIN…
2300 yıl sonra Albert Einstein adlı başka bir dâhi ortaya çıkıp Demokritos’un modelini matematikle buluşturdu; parçacıkların birbirleriyle çarpışarak etkileştiğini gösterdi.

Antik dönemin bu en büyük düşünürü, hiçbir şeyin rastgele gerçekleşmediğini, her şeyin bir sebebi olduğunu söyledi. Dönemin öne çıkan dinlerini ve tanrılarını reddetti. O zamanlardaki inanca göre Ay ve Güneş de birer tanrıydı. Aksini iddia eden de Galileo’nun yazgısına maruz bırakılıp, genelde fikirleri yüzünden infaz ediliyordu. Demokritos’ın başına ne geldiğini bilmiyoruz ama İyonya, doğa kanunlarının altında matematiksel bir uyum olduğunu düşünen Pisagor tarafından kurulmuştu. Hatta “kozmos” terimini “düzenli ve ahenkli bir evren” anlamında kullanan ilk insan da Pisagor’du.


O zamanlar İyonya olarak bilinen Makedonya’da, Abdera şehrinde doğan Demokritos için hayat hem bilgelik hem de keyfi sürülecek büyük bir şölen anlamına geliyordu. Ama yaşamın asıl keyfi bilmekten geliyordu; “Eğlencesiz bir hayat sıkıcı bir yolculuk olurdu.”

Felsefesi temelde bu ikisine; eğlence ve bilgeliğe dayanan Demokritos “gülen bilge” olarak tanınıyordu. Mutluluğun, harekete geçme asaletinde yattığına inanan filozof bu yolda “iyi insanların” takip edilmesi gerektiğini söyledi. Kendine düşkünlük, aşırı tüketim ve rastgele yaşamınsa iyilikten çok sorun getireceğine değiniyordu. Bireysel özgürlüğü savunan Demokritos, bir birey olarak insanın, toplumsal amaçlardan çok daha önemli ve öncelikli olduğunu söyledi.

El attığı her konuda onlarca çalışması olduğu biliniyor. Fakat bunların hiçbiri günümüze ulaşamadı. Basit bir yaşam süren, hayatını bilim ve felsefeye adayan bu büyük filozof, insanın evrimine dair bir portre çizmeyi de ihmal etmedi. Kabaca özetlersek, insanların uzak geçmişte vahşi hayvanlara benzediğini, zaman içinde öğrenip gelişerek uygar topluluklar kuracak seviyeye ulaştığımızı anlatıyordu.

Aristoteles’in aktarımlarından bildiğimiz kadarıyla, göklerin sadece mitlerle açıklanabildiği o çağda Demokritos, yıldızların, Güneş’in parlak ışınları ortadan kaybolunca görülebilen gökcisimleri olduklarını biliyordu. Işığın hızı ve yolculuğuyla ilgili hiçbir şeyin bilinmediği bir çağda, gökte gördüğümüz yıldızların çoğunun artık orada olmadıklarını, çoktan ölmüş olsalar da ışıklarının hala gökyüzünü süslediğini akıl etmiş olması bile düşündürücü.

Koninin Hacmi
Koni ve kürelerin hacmi konusunda Arşimet’e atfedilen o ünlü yöntem de aslında Demokritos’un öne sürdüğü fikirlere dayanıyordu.

Arşimet, 1906’da İstanbul’da bulunan Yöntem adlı çalışmasında bunu belirtip, keşfin Demokritos’a ait olduğunu, fakat kanıtlamadan bıraktığını not düştü.

Bizans rahipleri tarafından tahrif edilen bu parşömen, Arşimet’in, deneylerini kantarla tartarak yaptığını gösteriyor. Yarıçapı r olan bir küreyi, şekilde görüldüğü gibi kantarın, uzunluğu 2r olan koluna asmış. Altına da taban yarıçapı ve yüksekliği 2r olan bir koni eklemiş. Bu iki ağırlığı, karşı tarafa taktığı ve taban yarıçapı ile yüksekliği yine 2r olan bir
silindirle dengelediği anlaşılıyor.

Demokritos ise koninin hacmini, onu önce üçgen piramitlere bölerek hesaplamış olabilir. Arşimet’e göre, Demokritos’un yöntemi şöyleydi: Önce bu üçgen piramitlerin hacmini hesaplayıp; “Piramidin hacmi; taban ölçüsü ve yüksekliği aynı olan prizmanın hacminin üçte birine eşittir” sonucuna vardı. Buradan koniye geçerek, “Bir koninin hacmi, taban ölçüsü ve yüksekliği aynı olan silindirin hacminin üçte birine eşittir” dedi.

(Popular Science)